Yeni işin yoğunluğu, Ela'nın mesai saatlerime alışması derken oldukça bloğumdan uzak kaldım.
Pazartesi gecesi de sırtımda bir ağrıyla uyandım. Belim mi tutuldu, adet ağrısı mı diye düşünürken; koltuklara tırmanmaya başlayıp, halıda yuvarlanmayla devam ettim.
Sabah olsa da hastaneye gitsem diye beklerken ağabeyimi çağırdık, gecenin 3'ünde acile gittik. Ela ve babası evde kaldı.
Çağlayan'daki Memorial Hastanesi'nin acil personeli çok iyiydi.
Yaşadıklarımı özetle geçiyorum, sonuçta böbrek taşı düşürmenin en hızlısını yaşadım, ağrısı yanıma kar kaldı :)
Bir gece yattım ertesi gün çıktım. Hemşireler, doktorlar, oda, (yiyemediğim) yemekler harikaydı. Ama yine de Allah kimseye böyle bir ağrı vermesin ve hastanelere düşürmesin!!!
Bir yandan ağrıdan kıvranırken bir yandan da Ela'nın beni görmediğinde ne yapacağını düşündüm durdum. "Babası ince giydirmiş, yeleğini giydirdiniz mi" diye okulunu aradım. Annelik bu olsa gerek, canından çok O'nu düşünmek. Neyseki babasıyla herşeyi hallettiler, hiç sorun çıkmadı.
Biz eşimle "kimseyi rahatsız etmeyelim, kendi kendimize halledelim" modundayken, annelerden fırçamızı da yedik güzelce.
Meğer hastayken Ankara'dan gelen telefonlar bile insanın iyileşmesine yetiyormuş :)
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
1 gün önce
2 yorum:
Çok çok geçmiş olsun sevgili Neslihan.Anneler haklılar ama bu durumda sizin yanınızda olmak isterler. Çok hızlıca düşmüş olması avantaj aslında öyle değil mi? uzun süre uğraştırmamış yine de böbrek ağrısının tarifi yok derler, çok çok geçmiş olsun
Teşekkür ederim. Ben çok şanslıydım, umarım bir daha karşılaşmam :)
Sevgiler
Yorum Gönder