Ela'nın 5. Doğum Günü

Çarşamba, Mart 21, 2012 | Kategori: | 0 yorum
Bugün hepimiz için heyecanlı bir gündü. Hem okulda hem evde aynı gün parti yapmak biraz cesaret ister. Bilirsiniz.
Artık bir kaç çeşit (fazla değil) hazır yiyecek de alsak fena olmaz dedik.
Okuldaki de evdeki de iyi geçti. Kızımın benden ne zamandan beri istediği balık eteği diktim geçen hafta sonu. Resimde üzerindeki etek, kendi tasarımıdır, ben de naçizane dikmeye çalıştım.
Bu gün her an onun doğum anını düşündüm. Doğup da hemşire bana gösterdiğinde "hah işte doğurdum, işin büyük kısmını hallettim" diye düşünmüştüm. Onu hatırladıkça gülümsedim bugün...
Doğurmak bir insan yetiştirmenin sadece ufacık bir başlangıcıydı halbuki....
İyi ki doğdun kızım...
Devamını oku...

Mikado Anaokulu'nda "FasTracKids"

Çarşamba, Mart 14, 2012 | Kategori: | 0 yorum
Kızım bebekliği atlattıktan sonra, kendi kararlarında ısrar eden, ısrarında da gerçekten haklı çıkan nev'i şahsına münhasır bir kişilik oldu.
Hep yeni şeyler öğrenmek ve denemek isteyen, koltuktan halıya uçmak için kendine büyük kanatlar yapmaya çalışan 5 yaşında bir kız çocuğu.
Ona her baktığımda (gerçi onu izlediğimi görünce, "anne beni izleme oyun oynuyorum" diyor ama) gözlerim doluyor.
Sadece kendi kızım diye söylemiyorum, bu yaştaki bütün çocuklar böyle harika bir hayal gücüne ve sonsuz özgüvene sahipler. Bunda aile kadar okulunda önemi büyük.
Özellikle Ela'nın gittiği Mikado Anaokulu'nda çok önemsediğim bir ders var. Adı  FasTracKids.
İnteraktif tahtada öğretmenleri eşliğinde eğlenerek öğreniyorlar. Eve de o günün akşamına, ailenin dersle ilgili neler konuşabileceklerini, neler sorabileceklerini anlatan bilgiler geliyor.
Yani çocuk FasTracKids'e başladıktan sonra; vücudumuzdaki kemik isimlerini saymaya veya haberleşmeyle ilgili sohbet etmeye başladı. Bunları da ezbere değil, oyun oynarken yapması harika.
Zig-zag ve çoklu zeka yöntemi...diye bilimsel bir şekilde anlatıyorlar sitelerinde. İncelemenizi ve Etiler civarında iseniz okulu ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
Devamını oku...

Kızlara Pelerin

Cuma, Şubat 03, 2012 | Kategori: | 1 yorum
Kızım oldu olası sever böyle giysileri.
Annem örmüştü geçen yıl severek giydi ama artık çok küçülmüştü. İş yoğunluğunun arasında stres atıcı olarak bunu örmeyi istedim. Hemen gidip ip aldım. Dergiyi de bir gazete ek olarak vermiş. Nako'nun modeli. Biraz verilen tarif benim kızıma küçük oldu ama ben tığla az daha uzatmaya çalıştım. Kenarını misinalı şişim olmadığı için tığla döndüm. Biraz şal yaka da zorlandım, annem telefonda anlatmaya çalıştı, galiba becerdim :)
Kızım da 2-3 gündür saçını kestirmekten bahsediyordu, önce vazgeçer diye düşündüm. Uzun saçı olmasını çok seviyordu zira.
Ama ısrarlar devam edince dün gittik kestirdik. Resimdeki son hali. Ela'nın saçları da pelerini de yeni yani...
Pelerini örmek kolaydı tavsiye ederim, tasarımı da iyi olmuş bence. Nako'ya teşekkürler...


Devamını oku...

İstanbul Akvaryum

Perşembe, Şubat 02, 2012 | Kategori: | 1 yorum
Bir ay oldu gideli İstanbul Akvaryum'a. Florya'da. Eve de bir akvaryum yaptık ya mutlaka gidip balık çeşitlerine ve su bitkilerine bakmamız gerekti. Ela bayılır böyle gezilere zaten. Anlattıkları kadar varmış. Oldukça büyük. Hatta içinde Amazon Ormanı bile var. Çok anlatmayayım, siz de gidin görmeye değer...




Devamını oku...

Serbest İç Mimar

Çarşamba, Şubat 01, 2012 | Kategori: , | 1 yorum
Ne kadar ara verdim.... bloğuma yazı yazamadım.
Çok şey değişti hayatımda aslında. Bir de öncelikler sıralamasında ilk 5'e giremedi bloğum. Artık düzenli devam edebileceğim yazmaya. Sanırım daha çok dekorasyon, yaşam tarzı gibi konularla sizinle olacağım. Dün benim bebeğim olan Ela, şimdi kendini kurtarmaya çalışan, kendi kendine hayat mücadelesine başlayan "kocaman kızım" oldu. Bebekliğinde olduğu gibi el işlerinde harikalar yaratmaya devam ediyor.
Hayatımdaki en büyük değişiklik ise artık bir şirkette çalışmadan mesleğimi yapıyorum. Serbest iç mimar :)
Hatta Baltalimanı'nda bir konut bile yaptım. Ondan çok yoğundum ya zaten. Fotoğrafları sizinle paylaşırım ilerde.
Her şeyin bana bağlı olması, onun verdiği büyük sorumluluk, geceleri yerimden hoplatıp çizim yaptırttı. İşte ben bunu çok seviyorum.
Yeni bir tabletim var artık, yanımda gezdirip oturduğum her yerde yazı yazıp sizinle paylaşabileceğim.
Herkese tavsiye ederim; yaşadığımız yerlerdeki detaylar, moralimiz, mutluluğumuz, çalışma performansımız için çok önemlidir. Değişiklik yapacağınız her şey için profesyonellerden destek alınız.
Devamını oku...

Balıklar Ne İster?

Perşembe, Aralık 22, 2011 | Kategori: | 1 yorum
Kızıma 2.5 yaşında bir beta balık hediye etmiştik. Hepimizin bildiği büyük bir fanusta Deniz Balık'a tam 2.5 yıl "gözümüz" gibi baktık.
Aslında duyanlar şaşırdı bu kadar yıl yaşadığına.
Yedek fanusa temiz su doldurup bekletiyorduk. 3 günde bir balığımızı pis suyundan alıp temiz sulu fanusa koyduk. Böyle böyle 2.5 yıl geçti. Tatile gideceğimiz zaman kime emanet edeceğiz diye kara kara düşünüyorduk.
Peki 2.5 yıl sonra ne oldu Deniz Balık'a!!!!
Hep fanusun altında yatmaya ve yüzememeye başladı.
Vücudunda da beyaz pullar oluştu, dökülen.
Akvaryumculara sorduğumuzda stresten kaynaklanan bir hastalığa kapıldığını ve ölmek üzere olduğunu öğrendik.
Balıklar da mı stres olur demeyin...
Meğerse bildiğimiz her şey yanlışmış.
1. Suyunu değiştirirken bütün suyu değil de yarısını değiştirmek gerekiyormuş.
2. Bir balık için 45 litre su gerekirmiş. Azı onlara işkence olurmuş. Fanusa koyulan suyu bir düşünsenize!
3. Fanus yuvarlak olduğu için içindeki balık her şeyi ters görürmüş ve bu hiç hoş olmazmış.
4.Çeşme suyu ya da içme suyu hangisini kullanırsanız kullanın mutlaka içine yumuşatan damlalardan damlatmak ve suyu dinlendirmek gerekiyormuş.
5. Sürekli fanustan fanusa alınan balık korkar ve stres olurmuş.
6. Bu da onu hasta edermiş.
Biz artık 120 litrelik su alan büyük bir akvaryum aldık. Artık Denizi'imiz yok ama; Çöpçü'müz, Benekli'miz ve Turuncu'muz var. Bunlara bilinçli bir şekilde "gözümüz" gibi bakıyoruz.
Size de tavsiyem, çocuğunuz için balık almak isterseniz mutlaka akvaryumda bakın.
Devamını oku...

Annelik Ne Demek?

Pazartesi, Kasım 14, 2011 | Kategori: , , | 1 yorum
Bu gün hastayım, ne spor ne iş güç hiç bir şey görmüyor gözüm. Mikroplar vücudumu ele geçirirlerken anladım ama tedbir almadığım için şimdi baş ağrısıyla, öksürükle mücadele ediyorum.
Doğal olarak da televizyon ve internetteyim anlayacağınız.
Sabah programlarının birinde tanıdım Meral Tüzün'ü. Bir kitap yazmış. "Sevginin Son Kanıtı" Konusu; kızına ötanazi yapan bir annenin yaşadıkları. Kendisi yaşamış, 17 yıl savaşmış kızının hastalığıyla. Sonra da onu rahatlatmak, "göndermek" için yaşadığı ülkenin kanunlarıyla. Özetle kızına ötanazi yapmış ve küllerini de denize serpmiş Meral Tüzün. Kitabını alıp okumaya şu anki ruh halim müsait değil fakat, sağlıklı çocuklarına her türlü eziyeti yapan annelere tavsiye ederim. Ya da anne olmaya heveslenenlere...
Biraz önce de; öğretmenini sınıfın içinde av tüfeğiyle vuran 15 yaşında bir kız çocuğunun haberini okudum üzülerek. Annesi çok üzülmüştür eminim, neyse ki öğretmeni ölmemiş, yaralanmış.
Şu anki gençler çok hastalar, psikolojik olarak zor durumdalar. Hepsi öyle. Özel okuldaki de devlet okulundaki de. Öğretmenini vuran kızcağız ne kadar gözünü karartmış ki... Cesaretle tüfeği evden almak, okula getirmek, birine onu doğrultmak normal bir genç kızın yapabileceği şeyler değil.
Çocuklarımızı ne zorluklarla büyütüyoruz, kendimizi unuturcasına fedakarlıklarla...
Üşümesin, hasta olmasın, ateşlenmesin diye gözünün içine bakıyoruz.
Büyüdüğünde ise neler yapabileceğini, başına neler geleceğini bilmiyoruz.
Annelik her şeye katlanmak demek...
Devamını oku...

Satı Kadın

Perşembe, Kasım 10, 2011 | Kategori: | 1 yorum
Atatürk'ü özlemle anıyoruz, arıyoruz. Erken gitmiş aramızdan...
Bugün Ata'nın olağan bir gününü aktarmak istiyorum.
Çocukluğumun geçtiği Kazan'dan yetişmiş Satı Kadın'ı siz tanıyor musunuz?
Meclisin ilk kadın millet vekili...


  • Ankara'da yakıcı bir yaz günü idi. Atatürk beraberinde arkadaşları ve yaverleri olduğu halde Kızılcahamam'a giderken Kazan Köyü yakınlarında durmuş ve otomobilinden inmişti. Köyün kadını, genci, yaşlısı, ihtiyarı köylerin içinden geçen, köşede duran bu yabancı konukları görünce hep beraber koşuştular. Kimi su getirdi, kimi ayran, bunlardan biri, güğümünden aktardığı soğuk ayranı Ata'ya uzattı:

"Bir soğuk ayran içer misiniz?" dedi.
Bu çorak iklimin kavurduğu yüzünde bronzlaşmış Türk kadının en bariz ifadelerini taşıyan, bir Türk anası idi. Böğrüne sıkıştırdığı kundağı biraz daha bastırdıktan sonra, sağ elindeki ayran bardağını uzattı, bekledi. Ata'sı, ayranı kana kana içmiş ve bir an durakladıktan sonra ona;
"Senin kocan kim?" diye sormuştu.
Köylü kadını, yüzü tunçlaşmış, elleri nasırlı bir Türk anası idi; Ankara'nın kendine has şivesi ile kocasının Sakarya harbinde boğazından yaralanmış bir cengaver olduğunu söyledi. Ata bir soru daha sordu :
"Ne zaman doğdun?"
"1919'da Atatürk Samsun'a çıktığı zaman doğdum."
Ata, bir an düşündü. Yıl 1934 idi. Kadının bu ifadesine göre 15 yaşında olması lazım gelirdi. Halbuki karşısındaki kadın 25 yaşlarında görünüyordu; tekrar sordu:
"Nasıl olur?"
Evet, nasıl olurdu. Bu Satı kadın hiç tereddütsüz, o her zamanki nüktedan haliyle ve memleketin işgal altında geçirdiği acı yılları ima ederek:
"Evet Paşam, ondan evvel yaşamıyordum ki!"
Bu espiri Ata'yı bir hayli düşündürdü. Ayrılırken yaverine kadının ismini ve adresini not ettirdi. Daha sonra biz, Satı kadını Büyük Millet Meclisi'ne giren ilk kadın milletvekili olarak görmekteyiz.
Devamını oku...

Kızım Biliyor musun...?

Cumartesi, Kasım 05, 2011 | Kategori: , | 1 yorum
Kızım biliyor musun, son bir aydır ülkemizde olup bitenleri anlamak mümkün değil. Artık anlayamadığımız çok şey yaşıyoruz. Hiç yere şehitler verdik, acılarını tüm anneler içinde hissetti. Kendi evladı gibi herkes televizyon karşısında ağladı. "Hiç yere olduğu için"...Savaşta şehit düşseler neyse...Peki savaş değilse niye şehit diyorsunuz diyeceksin. Haklısın ama bu karışıklığı sana anlatamam...
Hemen sonrasında Van'daki deprem. Göçük altında kalanları deprem değil, güçlendirilmemiş binalar öldürdü. Bak bunu da anlatamam sana. Deprem vergilerinin nerelere gittiğini, binaların neden öyle kötü yapıldığını anlatamam....
Biliyorsun sonra Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayamadık. Deprem oldu, şehitlerimiz var kutlama olmayacak dendi. Halbuki şehitlerimiz için kutlanmalıydı, tek yürek olarak. Bütün dünyaya göstere göstere...
Hele bir de 13 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edenlerin ceza görmemesi...
İyiki şu anda bunları anlayacak yaşta değilsin...
Yarın Kurban Bayramı. Umarım bu bayramda herkes sevdikleriyle huzurlu bir bayram geçirir.
Devamını oku...

Temmuz'dan Ekim'e Kadar Kayboldum.

Pazartesi, Ekim 17, 2011 | Kategori: | 2 yorum
Geçen kış Ela'nın çok hastalanması, işimdeki talihsizlikler, benim ameliyatım derken biraz kaybolmak bana iyi geldi. Sadece hayati işleri yaptım, yaz dönemi boyunca kızımla evdeydik. O'nun deyimiyle gezdik, tozduk kız kıza takıldık.
Özetle yazı evde geçirdik, Eylül ayı boyunca tatil yaptık. Önce Ankara sonra Antalya Belek, Kalkan ve Bilecik Bozüyük.
Bu zamana kadar yaşadıklarımızdan sizin için iki tavsiyem var.

  • Birincisi çocuğunuzun okulunu sık sık kontrol edin. Veli toplantıları yoksa bile siz en az 15 günde bir okula gidin, biraz vakit geçirin. Ben öyle yapamadığım için okulda patlayan pis su borusundan ve tadilattan hiç haberim olmadı. Tesadüfen Ela'nın bir şeyler anlatmasından anladım. Ama çok geçti. Ela iki kez ağır Rota virüsüne yakalandı. Malesef bu okulun hatasıydı ve ben müdahale edemedim.
  • İkincisi Antalya Belek'teki Club Asteria'ya sakın gitmeyin. Verdiğiniz paranın karşılığını almıyorsunuz. Sadece yemekleri harikaydı, onun dışında odalar, hizmet, temizlik vasattı.
Şimdi ise kızım okuluna başladı. Ben de serbest iç mimarlık yapmaya. 
Devamını oku...
[ Ana Sayfa ] [ Önceki Kayıtlar ]
 

Annelerin Günlüğü Copyright © 2009 Cookiez is Designed by Ipietoon for Free Blogger Template